Kaynak geliştirme, 1980’lerden sonra artan sivil toplum örgütü ve gelişen çalışma sahaları ile doğru orantılı olarak sivil toplum örgütlerinin gündemlerinde daha fazla yer almaya başlamıştır. Kaynak geliştirme konusunun sivil toplum örgütlerinin gündemine girmesi bir taraftan gelişen ve artan sivil toplum örgütü sayısı ile ilgiliyken diğer yandan sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin artması ve çalıştıkları alanda bulundukları sürenin uzaması ile de ilgilidir (Bilgi Üniversitesi, STK Çalışmaları Eğitim Dizisi).
STK sayısı ve bu STK’larda gönüllü ve üyelerin sayısına bakıldığında ülke nüfusunun %15’ini geçmediği görülmektedir. Bu STK’lar çok önemli sosyal sorunlara çözümler bulmak için çaba harcarken aynı zamanda bazı alanlarda devletin yapmadığı/yapamadığı faaliyetleri bizzat yürütmeye çalışmaktadır. STK’lar bu işleri yaparken karşılaştıkları en önemli problem, finansal kaynak bulamamaktır.
Türkiye, yaklaşık 800 milyar dolar ile GSYH açısından dünyanın en büyük 17. ekonomisidir. Her ne kadar gerçeği yansıtmadığı düşünülsede 2014 yılı Dünya Bağışçılık Endeksi’nde 135 ülke içinde Türkiye 112. sırada yer almıştır (Ersen, 2014). Bu verilere göre 2014 yılında toplumun sadece çok küçük bir bölümü STK’lara bağış yapmıştır. Bu durumda STK’ların hayatta kalabilmek ve ihtiyaç duydukları finansmanı temin etmek için kaynak geliştirme çalışmalarını arttırmalarını zorunlu hâle getirmiştir.
Türkiye’de bulunan vakıf ve derneklerin 2014 yılı gelirlerinin toplamı yaklaşık 26 milyar TL idi. STK sayılarına göre değerlendirildiğinde her bir dernek yada vakıf başına yalnız 235 bin TL düşmektedir. Vakıf ve derneklerin kurumsal kapasiteleri arasında bulunan ciddi farklılıklar da dikkate alındığında aslında bu 26 milyarlık gelirin çoğunluğunun büyük STK’ların gelirlerinin olduğu rahatlıkla ifade edilebilir (Ekmekci vd., 2015).
STK’larda çalışanlar genellikle gönüllüler olunca kaynak geliştirme çalışmaları da bu gönüllülerin olaya bakış açıları ile doğru orantılı olarak başarılı ya da başarısız olmaktadır. Elbette kaynak geliştirme sadece dernek ya da vakıf merkezine para istemek olarak algılanmaması gereken ve bundan çok daha kapsamlı bir iş olduğu unutulmamalıdır. İşte tam bu sebepten ötürü kaynak geliştirmenin ne olup ne olmadığının iyi anlaşılması gerekmektedir. Bu çalışma ile bu sorulara cevap verilmesinin yanı sıra STK’larda mali işlerin verimli, etkin ve disiplinli yürütülmesi gerekli donanımın sağlanması için nasıl bir kurumsal kapasiteye sahip olunması gerektiği anlatılacaktır. Öncelikli genel tanım ve kavramlar anlatılacak, STK’nın tanımına yeni bir yaklaşım getirilecek, STK’ların gelir ve giderleri irdelenecek, STK’ların mali kaynak geliştirme ve yönetme konusunda karşılaştıkları zorluklar masaya yatırılacak ardından kaynak geliştirme süreci ve kaynak toplama yöntemlerinden bahsedilecektir.