Kapitalizm ve küreselleşme gibi sistemler, insan odaklı olmaktan ziyade kâr odaklı hareket etmekte ve uluslararası siyasi gelişmeler, savaş ekonomisi ve endüstri 4.0 dâhil pek çok kritik gelişmeden etkilenmektedirler.
2018 yılı başından itibaren ise uluslararası gelişmeler izlendiğinde küreselleşmenin açık topluma ve açık ulusal ekonomilere yönelik kazanımlarının bir kısmının kaybedilmeye başlandığı, vergi bariyerlerinin arttığı ve ekonomik yaptırımların son 20 yıl içinde en üst seviyelere ulaştığını görmekteyiz.
Diğer yandan hem kurumsal sosyal sorumluluk hem de yardımlaşma geleneğinin bir yansıması olarak STK’lara yönelik ticari işletmelerin ve kamu kurumlarının destekleri artarak devam etmektedir.
Dünyanın herhangi bir yerinde maden işleten bir kuruluş “çocuk işçi çalıştırılmaması” yönünde faaliyetlere sponsor olurken özellikle kola ve meyve suyu üreticisi firmaların ise su havzalarına yönelik faaliyetlere destek olduklarını görmekteyiz. Farklı bir bakış açısıyla da kapitalist sistemin kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile “günah çıkarttığını” söyleyebiliriz.
Global dünyada STK’ların değişen faaliyet yelpazesi, hizmet lokasyonlarının ulusal sınırlar dışına taşması, artan faaliyet hacimleri ve bütçelere paralel ölçek ekonomisinin etkisinin hissedilmesi ve yükselen kurumsal yönetim ihtiyacı, gündemin üst sıralarında yer almaktadır.
Kurumsal yönetim kavramı krizlerle beraber gündemden hiç düşmemiş ve her kriz sonrasında faklı bir noktaya evrilmiş bir kavramdır. Özellikle 2001 uluslararası krizi hem şeffaflaşma hem de denetim olgusunun yeniden revize edilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bu dönüşüm de sadece ticari işletmeleri değil kamu sektörünü ve sivil toplum kuruluşlarını da etkilemiştir.
Nasıl ki genel ekonomi ve işletmeler, krizlerle karşı karşıya kalmaktalar, STK’ların da krizlerle mücadele etmeleri gerekmektedir. STK’ların krizleri aşabilmeleri de sağlıklı işleyen mali sistemleri ve genel olarak faaliyetlerini kurumsal yönetim ilkelerine paralel yürüttüklerini gösteren altyapıları ile mümkün olabilmektedir. Aksi takdirde STK’lar ya kamu kaynaklarından medet ummakta ya da bireysel olarak “kurtarıcı” arayışına girmektedirler.
En kritik kavram; sürdürülebilirlik. Hem bu çalışmanın hem de bu bölümün asıl hedefi, STK’larda sürdürülebilirliği sağlamak adına yapılması gerekenleri, kurumsal yönetim perspektifinde incelemek. Bu açıdan bakıldığında mali yapının ve kaynak yönetiminin yeterliliği, sürdürülebilirliğin bir anlamda sigortasıdır.